Saint Gilloise, kan kokusunu alan bir köpekbalığı gibi maça hızlı bir başlangıç yaptı. İlk 20 dakikada, rakibe nefes aldırmadan baskı kurarak tehlikeli pozisyonlar buldu. Maçın başlamasına saatler kala, hala Passo’dan bilet bulma çabaları sürüyordu. Galatasaray karşısındaki yenilgi, taraftarın hevesini de dibe çekmiş, heyecanını da azaltmıştı. Bu olumsuz hava, sahaya da yansıdı ve oyuncular sanki elleri ve ayakları bağlıymış gibi göründü.
Ancak zamanla rahatladılar. Maçın kazanılması dışında ikinci bir hedef de oluştu: En Nesry’i golle buluşturmak. Faslı oyuncu, golle burun buruna gelmeyi başardı, fakat bir kafa vuruşu çizgiden çıkarıldı. Rakibin 10 kişi kaldığı bir pozisyonda takımın kahramanıydı. Fiziksel olarak kendini bulmuştu ancak maç eksiği her pozisyonda hissediliyordu. “Kan kokusu” diyerek başladık. Mourinho’nun ve takımın galibiyete ihtiyacı vardı. Sezonun daha altıncı haftasında “şampiyonluk” tartışmaları başlamıştı çünkü. Taraftarın “kırılgan” psikolojisi, durumu “yürüyüş” yapmaya kadar abartmıştı. Her maçları artık “final” haline gelmişti. Mourinho ve ekibi, nereye geldiklerini anlamış olmalıydı; Samandıra’nın diğer “yeni” oyuncuları da.
Fenerbahçe’nin Avrupa mesaisinde çok iyi tanıdığı Belçika temsilcisi Union Saint-Gilloise, bu sezon formsuz bir başlangıç yaparak 12. sırada yer aldı. Geçen sezonki hocasını ve üç önemli oyuncusunu transfer döneminde kaybettiler. Bu durumun sarı-lacivertliler için avantaj olduğu kesin, özellikle de son derbi mağlubiyetinin ardından kötü izleri silmek adına önemli bir karşılaşma olacağı belliydi.
Jose Mourinho, bu maçta ilk 11’de 5 farklı oyuncuyla sahaya çıktı. Herkesin gözü, hem oynanacak oyunda hem de bu oyuncuların göstereceği performansta oldu. Fenerbahçe, maça rakip takımın ön alan baskısıyla başlayınca, bunu doğru pas şablonlarıyla kıramadı ve ilk 15 dakikada rakiplerine üç net fırsat verdi. Bu yarıda top ayağında hücum etmekte zorluk yaşadılar ve topa ritim veremedikleri gibi az temaslı oynamaları nedeniyle çok fazla baskı yediler.
Buna rağmen, duran toptan gelen gol, ikinci yarıdaki oyunun daha iyi olmasının temel nedeni oldu. Çünkü bu gol, takımın motivasyonunu net bir şekilde yukarıya çekti. İkinci yarıda oyunu dengeleyen, rakibe ön alan baskısı yapan, top ayağındayken çabuk oynayıp oyun hareketliliği ve iştahı gösteren Fenerbahçe, Avrupa macerasına hak ettiği üç puanla başlamış oldu. Bu, özellikle mental anlamda zorlu günler geçiren sarı-lacivertli futbolcular için özgüven ve moral açısından büyük bir kazançtı. Ayrıca taraftarın gönlünü almak adına da son derece önemliydi. Fenerbahçe’nin saha içinde yaptığı doğru şeyler olduğu gibi, eksik yaptığı işler de vardı. Ancak, bu sorunları çalışarak düzeltebilecek iki doğru adres; Samandıra ve Jose Mourinho.
Fenerbahçe, maça inanılmaz kötü bir başlangıç yaptı. Bunun başlıca sebebi, geride bekleyerek oynamayı tercih etmesiydi. Mourinho’nun, 3. bölgeyi tamamen değiştirmesi kâğıt üzerinde olumlu görünse de, oyunu bu kadar geride kabul edince santrforu beslemesi gereken kanat oyuncuları, rakibi kovalamak zorunda kaldı. İrfan Can ve Cengiz’in etkili olabilecekleri alan çok sınırlıydı.
Tamamen geride kalınca En-Nesyri’yi topla buluşturamadılar ve bu nedenle o da ileride çok yalnız kaldı. Ancak ikinci yarıda sarı-lacivertliler fabrika ayarlarına geri döndü. Bu durum, iki takım arasındaki kalite farkını ortaya çıkardı. Cengiz Ünder, mental olarak çok zor bir dönem yaşıyor. Kendine olan güveni kaybolunca, yeteneklerini göstermek de zorlaşıyor. Kendini sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da maçlara hazırlamalı.
Yeni transfer Amrabat’ı gerçekten çok beğendim; özellikle savunma hamleleriyle başarılı bir performans sergiledi. Çağlar ise şüphesiz maçın yıldızıydı. Hem öne çıkarak ilk golü kaydetti, hem de maçın başından sonuna kadar rakip forvetlerle mücadele etti. Ancak Mourinho’nun sürekli takımın ayarlarıyla oynaması, can sıkıcı bir hale gelmeye başladı. Takım önde olduğunda da geride olduğunda da tuhaf oyuncu değişiklikleri yapıyor.
Hep zora sokarak oynamayı tercih ediyor. Artık kafasını netleştirmesi şart. Özellikle bazı mevkilerle fazla uğraşmaktan vazgeçmeli. Bu mağlubiyet gibi galibiyetlerin ders olmasını umuyorum. Kötü oynanan bir karşılaşmada alınan 3 puan gerçekten çok değerli. Ancak uyumlu bir takımı ne zaman izleyeceğimiz konusunda endişelerim var. Umarım hedeflerden sapmadan başarılı olabilirler.
Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’ne Galibiyetle Başladı