Aslında bu bir test maçıydı. Beş gün önce Rize’de sergilenen müthiş performans ve elde edilen muazzam skordan sonra, aynı heyecanı tekrar yaşayacak mıydık? Sonuç; izledik ve izlemeye değer bir gösteri oldu. Mourinho, söz verdiği gelişme sürecini bizlere açıkça gösteriyor. İlk haftalarda görülen “tutuk” oyun için, “Henüz fizik olarak iyi durumda değiliz” demişti. Oyuncu grubu gücünü topladığında, istenen seviyeye ulaştığında, topu rakibe bırakan Fenerbahçe yerini, önde basan ve “tehdit” oluşturan bir takıma bırakmıştı.
Pozisyon oyununda sıkıntı yok; herkes doğru yerde. Ancak dün geceki performanslar tartışmalıydı. İlk kementin, en kötü performans sergileyen (Maximin) oyuncusunda patlak vermesi ise elbette bir tesadüf değil. Yeni transfer dedikodusunu bir kenara bırakan Mourinho, İrfan Can Kahveci ile ilk hamlesini yaptı. Ardından, iki gol daha geldi. Fatih Tekke, maç öncesinde kendi oyunlarını sergileyeceklerini ifade etmişti. Fenerbahçe, ilk 45 dakikada buna izin vermedi. İlk 20 dakika daha da şiddetliydi, sonrasında ise Fenerbahçe’nin temposu geriledi. Alanyaspor’un yarı sahayı geçebilmesi, yalnızca kaleci degajı veya anlık pozisyonlarla mümkün oldu. Fred etkisizdi, Symanski ise ortada yoktu. Baskı var ama o özenle belirtilen “son pas” bir türlü ortaya çıkmadı.
İki usta; Dzeko ve Tadic, bu verimsizlik içinde açılış golünü attılar. 30 Ağustos Zaferi’nin coşkusunu yaşatan bir atmosferde, tribünlerin de yeniden sahaya dönmesi bu dakikada gerçekleşti. Şimdi ne olacak? Amrabat gibi gövdeli bir altı numaraları var artık. İrfan Can, öyle bir oyun sergiliyor ki, Tadic için sol ön yolları açılıyor. Maximin, hamle oyuncusu haline de gelebilir. Gelişiyor ve ideale doğru ilerliyorlar. Ayrıca, genç hakem Mehmet Türkmen; bozma yolunu bulmuş, evlat, aslan gibisin!
Fenerbahçe’nin sağ kanadı, akıllı, uslu ve ne yaptığını bilen bir çocuk gibiyken; sol kanadı ise serseri, ne yapacağı belli olmayan yaramaz bir çocuk gibi! Organize diyebileceğimiz her düzgün atak, Tadiç, Mert ve daha ziyade sağa evrilen Dzeko’nun olduğu kanattan geldi. Maximin ise oldukça değişik bir oyuncu. Topu ayağına aldığında sanki profesyonel bir futbol müsabakasında olduğunu unutuyor. Takım oyununu değil, kendi kafasındaki oyunu oynuyor. Adam eksiltmesinde herhangi bir sıkıntı yok; süratiyle ilgili de diyecek bir şey yok. Ama gelin görün ki, takıma pek bir faydası yok.
Mourinho’nun ona, “Nasıl takım oyuncusu olunur?” konusunu öğretmesi gerekiyor. Dağınık oyuncu şöyledir; ya her şeyi yapar, ya da hiçbir şey! Fenerbahçe bu riski alamaz. Bu yüzden Maximin, daha iyi bir takım oyuncusu olmak zorunda!
Alanyaspor, oyunu geriden kurarak Fenerbahçe’yi üzerine çekip kontra ataklarla pozisyona girmeye çalıştı. Belki bu taktik, başka rakiplerde işe yarayabilir ama Fenerbahçe’nin presle topu geri kazanma süresi oldukça kısa. Hal böyle olunca, aslında çok daha erken gelmesi gereken goller, biraz da beceriksizlikten geç geldi. Livakoviç, gelen pozisyonlarda iyi hamleler yaptı.
Çağlar, geride bekleyen rakiplerin ilacı adeta! Süratiyle bütün pozisyonları savuşturuyor. Mourinho’nun neden onu tercih ettiğini anlamak zor değil! Amrabat transferiyle orta sahadaki sıkıntı büyük ölçüde çözüldü. Ancak takımın, sanki bir stopere daha ihtiyacı var. O problem de çözülürse, Fenerbahçe bambaşka bir noktaya ulaşabilir.
Alanyaspor, günün mana ve önemine atıfta bulunarak, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” anlayışı ile maça başladı. Fenerbahçe, ilk yarıda rakip yarı alanda değil, rakip ceza alanı içinde sanki antrenmanda 5’e 2 oynar gibi oynadı. 43. dakikada Tadic’in golü ile Alanya’nın savunma kilidini açabildi. Bu tür savunmaları açabilecek oyuncu İrfan Can’ın oyuna daha ilk yarıda alınması gerekirdi.
İrfan Can oyuna girdikten sonra, Fenerbahçe’nin golleri peş peşe geldi. Maçın hakemi Mehmet Türkmen, bir önceki hafta yönettiği BJK-Antalya maçında bazı hatalarına rağmen şanslı gitti; bu durum MHK’dan güç alarak, nefessiz hemen FB-Alanya maçına atandı. MHK’nın altın çocuğu bu hızlı ve destekli maç trafiği ile yeni yılda FIFA listesine girmesi muhtemel…
17. dakikada Serdar Dursun’un Çağlar’a yaptığı kontrolsüz faul net bir sarı kart olmalıydı. 30. dakikada Fenerbahçe, rakibin elle oynadığını düşünerek penaltı bekledi ancak Alanyalı oyuncunun kolları doğal konumdaydı. Devam kararı doğruydu. 37. dakikada Tadic, tam kaleye şut atacakken, Yusuf’un topla oynama niyeti yoktu. Faulü verdin ama kart niye göstermiyorsun?
38. dakikada Alanya faul atacakken, atışının yeri konusunda Fenerbahçe kulübesi hakem ve 4. hakemle geniş bir açık oturum ve pazarlık yaptılar; nihayet yeri belirlediler. Hakemliğin otoritesinin yerle bir olduğu acınası bir durum yaşandı. Hakem, ilk yarıda kart göstermemek için direndi. İkinci yarıya 46. dakikada İsmail’e kontrolsüz girişine Richard’a çıkardığı kart doğruydu.
Sonrasında ise tuhaf sarı kartlar çıkmaya başladı. Alanyalı Serdar Dursun’a çıkan sarı karta anlam veremedim. Alanya’nın 57. dakikada avantajını kesti. Oyunu okuyamadı. Avantajı oynat kardeşim! 65. dakikada havadan inen top, Alanyalı oyuncunun koluna çarpıyor; devam ve gol kararı doğruydu. Maç 3-0 olunca, maç rahatladı; hakemi zora sokan pozisyon olmadı ama hakemin sarı kart standardı yoktu. Koşuyor ama nereye gideceğini bilmiyor, dağınık bir şekilde koşuyor. Muhtemelen milli maç aralığından sonra Türkmen’in maç trafiği Galatasaray maçı ile başlar.
Fenerbahçe’nin Orta Saha Transfer Hedefleri: Medina ve Ounahi