Sarı-lacivertli takımın, önümüzdeki hafta oynayacağı Galatasaray derbisi öncesinde rakibi Kasımpaşa ile yaptığı maç, önemli bir teste dönüştü. İster istemez akıllar büyük derbide, bedenler ise sahada mücadele ederken… Bu ortamda, oyunun kendisinden daha fazla alınacak 3 puanın önemi öne çıktı. Fenerbahçe, ilk yarıda rakibine göre daha fazla topa sahip olmasına rağmen, bu durumu pozisyon zenginliğine dönüştüremedi. Sarı-lacivertliler, ilk yarıda özellikle sol kanadı Saint-Maximin ile etkili bir şekilde değerlendirdi.
Maximin, maçta attığı 1 gol ve kazandırdığı 1 penaltı ile galibiyete büyük katkı sağladı. Dzeko yedek kulübesinde otururken, herkesin beklediği En-Nesyri sahadaydı fakat ona uygun bir oyun sergileyemediler. İlk yarıda rakip yarı alanda topu tutmakta zorlandılar. Bu nedenle, iki kenar bekinin hücuma destek vermesi mümkün olmadı ve kaybedilen topların geri kazanılmasına da gereken reaksiyonu gösteremediler. Bu durum, takımın geri koşmasını zorlaştırdı.
Bunun temel nedeni, Fenerbahçe’nin geniş alanda oynaması ve takım boyunun uzunluğuydu. İyi giden maçın son bölümünde ise Kasımpaşa’ya net pozisyonlar verdiler; bu duruma dikkat etmeliler. Orta saha üçlüsü savunma anlamında iyi bir performans sergiledi ancak hücumda aynı başarıyı gösteremediler. Bu maçta net bir şekilde görüldü ki, En-Nesyri henüz hazır değil. Osayi-Samuel sağlıklı olduğunda, bu pozisyonda oynamalı çünkü onsuz, Mert ile sağ kanat etkili olamıyor. Oosterwolde, iyi niyetli bir oyuncu olmasına rağmen, hücum anlamında ciddi yetersizlikler gösterdi.
Fenerbahçe, Göztepe maçındaki gibi 2-0 öne geçince vites küçülttü ve rakibine pozisyonlar vermeye başladı. Bu oyun dengesizliği için bir çözüm bulmaları gerekiyor. Skoru korumak için geriye çekilmek, topu rakibe bırakmak büyük bir takım oyunu olamaz ve olmamalı. Fenerbahçe, skoru korumak için mücadele etmemeli. Bu galibiyet, derbi öncesi Fenerbahçe’ye moral ve motivasyon sağlarken; bazı eksiklikler de ders olarak çıkarılmalıdır.
Mourinho, maçın hazırlıklarını anlatırken “Son iki güne kadar dokuz kişiyle antrenman yaptık” dedi. Fenerbahçe, milli araların klasik yan etkisini derinden hissetti. Orta saha, takımın en parlak bölgesi olmasına rağmen, Kasımpaşa tarafından adeta “imha” edildi. Maximin, kaleyi tutan ilk şutu ve dolayısıyla ilk golü buldu. Fenerbahçe adına sahada oyun gücü değil, yalnızca bireysel oyuncu performansları vardı.
Symanski ve Fred, hücumu kurgulayamadıkları gibi tüm savunma yükü İsmail Yüksek’in omuzlarına bindi. İşler kötü giderken, 2-0’ı buldular ve Göztepe etkisi devreye girdi. Skor yeterli görüldü, top rakibe verildi ve bu durum “bıçak sırtı maç” haline geldi. Herkes Mourinho’nun hamlesini bekliyordu. En-Nesyri, bu dakikalarda en çok eleştirilen oyuncuydu. Oyundan çıktığında rakip kaleye şutu yoktu. Ancak arka planda da iyi bir performans sergileyemediği için suç ortaklığı ona çıkıyordu. Son iki lig maçındaki göz kamaştırıcı performanslarından eser yoktu.
Aslında bu görüntüde açıklanabilir bir durum yoktu; yalnızca yazıya başladığımız Mourinho tespitiyle açıklanabilir. Bu başıbozukluğun tek tesellisi, “kazanılması gereken maçta” gerekenin yapılmış olmasıydı. Maç ritmi kaybolmuştu. Milli maç yorgunlukları, aranın getirdiği rehavet ve deplasmanda oynamanın zorlukları, muhtemelen mazeretler olarak öne sürülecek. Belirsizliklerin çok olduğu bir dönemde, cebe üç puan koymak, derbi öncesinde gülen yüzlerin olduğu bir soyunma odası demek. Takım ve hoca ders çalışmaya devam etmeli.
Fenerbahçe henüz fabrika ayarlarına dönebilmiş değil. Takım, hâlâ akıcı bir oyun sergileyemiyor. Bunun bazı nedenleri var, elbette. Kasımpaşa karşısında özellikle Oosterwolde’nin olduğu kanatta büyük problemler yaşandı. Oosterwolde, çok kolay çalımlar yedi ve arkasına atılan toplar her seferinde tehlikeli oldu. Mourinho’nun savunmadaki bu dağınık hali acilen toparlanmalı. Portekizli hoca, bu kez santrforda En-Nesyri’ye forma verdi.
Dzeko’ya bunu nasıl söylediğini merak ediyorum! Zira her hafta gol atan ve attıran bir golcüye, “Bu hafta kenarda otur” demek zor olmalı. En-Nesyri, hâlâ uyumsuz görünüyor. Takımın kanat oyuncuları sürekli içe kat ederek oynuyor ve merkezi zorladığı için, En-Nesyri’nin en önemli özelliği olan hava hakimiyetinden faydalanamıyor. Ayrıca, sanki biraz kilolu gibi görünüyor…
Bu şartlar altında, her sezona çok iyi başlayan ancak sezonun sonunu getirmekte zorlanan Dzeko, “Hâlâ iyi durumdayken” daha fazla tercih edilmeli. En-Nesyri’nin zamanı elbette gelecek. Maximin’in öngörülemez oyunu bu kez işe yaradı gibi görünüyor. Böyle ne zaman ne yapacağı belli olmayan oyuncular, zaman zaman maçın yıldızı olabiliyorlar. Ancak ben hâlâ çok dağınık ve aşırı bireysel bir oyun sergilediğimizi düşünüyorum. Becao, Kasımpaşa karşısında savunmayı toparlayan isimdi.
Mourinho, belki bundan sonra onu daha fazla kullanabilir. Alınan 3 puana rağmen oynanan oyundan pek memnun kalmadım. Fakat bu takımda çok daha iyisini yapabilecek bir ışığı görüyorum. Yakında herkes bunu görecek!
Fenerbahçe, Kasımpaşa’yı 2-0 Mağlup Ederek Önemli Bir Galibiyet Elde Etti