En-Nesyri, takıma yavaş yavaş ısınıyor dostlar. Eğer bu şekilde devam ederse, sezon sonuna kadar kimse aldığı parayı sorgulayamaz! Ayak içi plase vuruşunu gördüm de, kafayla plase yapanı ilk kez izliyorum! Gerçekten harika bir golle maça etkileyici bir başlangıç yaptı. Zaten En-Nesyri’nin en büyük özelliği bu.
Kenar ortalarıyla yeterince desteklendiğinde, harika bir maç başı gol ortalaması yakalayabilir. Göztepe, oyunu kendi sahasında kabul eden ve iyi bir kontra atak takımı olarak biliniyor. Maçın başında bu strateji oldukça etkili görünüyordu.
Mourinho’nun çift forvetle sahaya çıkması, aslında rakip ceza sahasında kafa karışıklığına yol açtı. İki farklı öne geçtikten sonra uzun bir süre boyunca iki santrafor ile devam etmesi, Portekizli hocanın bir hatasıydı. Oysa skoru koruma adına fazladan bir orta saha oyuncusuyla rahat bir galibiyet alabilirdi. İkinci yarının büyük bir kısmı, bu inat yüzünden İzmir ekibinin kontrolünde geçti.
Livaković’in olağanüstü performansı olmasaydı, Göztepe’nin farklı bir galibiyet alması neredeyse kaçınılmazdı. Her hafta farklı bir dizilişle sahaya çıkmak, savunma zaafiyetlerini beraberinde getiriyor. Neredeyse her maçta, Mourinho’nun yaptığı deneme yanılmalarıyla karşılaşıyoruz. Artık bazı oyuncularla ilgili net kararlar vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, Fenerbahçe taraftarı yine sıkıntılı karşılaşmalara tanıklık etmeye devam edecek.
Böyle bir deplasmanda çift forvet ile başlamanın elbette bazı sırları var. Göztepe, defansta beş kişilik bir blok oluşturuyor; bu durumda kafa karıştırmak ve kalabalık olmak önemli. Ayrıca; Ferdi ve Fred’in yokluğu, rakibin ön baskısından pasla çıkmayı riskli hale getiriyor. Uzun oynamak da bir seçenek, çünkü iki uzun santrafor da pas noktası olarak kullanılabilir.
Diziliş merak konusu; 4-2-1-3 şeklinde bir formasyonla sahaya çıkmış olabiliriz. Üçlü forvetin arkasında Tadic bulunuyor. Szymanski ve İsmail, iki altı numarayla destek sağlıyor. Bu manevra, ilk yarıda %65 top hakimiyetini Fenerbahçe’ye getirdi. Mourinho döneminde bu, aslında bir ilkti.
Yine de, etkili ve tuttuğunu koparan bir oyun sergileyemediler. Son altı dakikayı saymazsak, iki golün geldiği bu uzatma bölümü, Fenerbahçe’nin ofansif istatistiklerini de yukarı taşıdı. En-Nesyri, bu maçın kahramanı oldu. Penaltı öncesinde Osayi’yi pozisyona sokan kişi de oydu. Szymanski’nin ortasını estetik bir kafa vuruşuyla ağlara gönderen de yine o.
Çift forvet tercihi, Dzeko’yu hesapların içine dahil ederek, En-Nesyri’ye “sen de ilk on bir oyuncususun” demenin başka bir yoluydu. Bir dejavu yaşandı; Demirspor maçında rakip, defansın uzaklaştıramadığı topu auta atmıştı, Romulo bu kez içeri vurdu.
Sezonun ilk puan kaybı, uzatma dakikalarında gelen golle yaşandı. Sezon matematiğinde bu tür goller iyi bir işaret değildir. Son dakikalarda gol atarsan şampiyon olursun, yersen olamazsın. Fenerbahçe, 2-0’dan puan kaybetmez, hele Mourinho’nun takımıysa… Fred’i oturtup, Krunic’i oyuna sokarak, “Nerede hata yaptım?” diye düşünmek durumunda kalırsın.
Fenerbahçe ve Göztepe Maçında Mourinho’nun Kararları Tartışma Yarattı